Manuka ve Ohia Lehua Balı: Antioksidan Potansiyeli ve Sağlık Faydaları
Bilim insanları, Manuka ve Ohia Lehua balının antioksidan potansiyellerinde nasıl farklılaştıklarını gösteriyor. Manuka balının daha yüksek fenol içeriğine sahip olduğunu gösterirken, Ohia Lehua balının oksidatif stresi azaltma ve antioksidan savunmaları teşvik etmede başarılı olduğunu gösteriyor.
Antioksidan ve Anti-İnflamatuar Özellikler
Balın tıpta yaygın olarak kullanılmasının ana nedeni antioksidan ve anti-inflamatuar özellikleridir. Bu özellikler, dokuları oksidatif stresten korur. Son zamanlarda Nutrients dergisinde yayımlanan bir çalışma, Manuka balı (MH) ve ohia lehua balı (OLH) içindeki farklı bileşenlerin anti-inflamatuar özelliklerine katkıda bulunduğunu araştırdı.
Oksidatif Stresin Zararlı Etkileri
Oksidatif stres, reaktif oksijen türleri (ROS) ile vücudun antioksidan savunmaları arasındaki dengesizlikten kaynaklanır. Yaralanma veya enfeksiyona verilen inflamatuar yanıt sırasında, makrofajlar ve nötrofiller gibi bağışıklık hücreleri ROS salgılar.
Fazla ROS, hücre proteinlerini, lipitleri ve nükleik asitleri okside ederek, immünolojik inflamatuar yanıtların bir döngüsünü tetikleyebilir. Akut inflamasyondan farklı olarak, uzun süreli inflamasyon doku hasarını artırır ve kronik hastalıklara katkıda bulunur.
Balın Bileşenleri
Bal, fruktoz, glukoz ve su gibi doğal ürünlerden oluşur. Ayrıca birçok fenol bitki bileşiği, enzimler ve organik asitler içerir. Bal, iltihabı ve oksidatif stresi azaltmak için kullanılan geleneksel bir ilaçtır. Antioksidan özellikleri, kardiyovasküler risk faktörlerini, hastalıkları ve kanseri önlemenin anahtarıdır.
MH, Yeni Zelanda’da Manuka çalısından (Leptospermum scoparium) beslenen arılar tarafından üretilen saf bal iken, OLH balı, Hawaii’nin Büyük Adası’ndaki Ka’u bölgesinde Metrosiderospolymorpha çiçeklerinden beslenen arılar tarafından üretilir.
Çalışmanın Sonuçları
Çalışma, MH ve OLH’nin bileşimini inceledi ve bu iki tür bal içinde bulunan polifenol bitki bileşiklerinin konsantrasyonlarına özellikle odaklandı. Ek in vitro deneyler, özütlerin serbest radikal süpürme kapasitesini belirlemek için ferrik iyon indirgeme antioksidan gücü (FRAP), 1,1-difenil-2-pikrilhidrazil (DPPH) ve H2O2 ve nitrik oksit (NO) süpürme deneyleri gibi çeşitli in vitro testler gerçekleştirildi.
İn vivo testler, bir sıçan iltihap modelinde toplam oksidatif stres (TOS), toplam antioksidan kapasite (TAC) ve oksidatif stres indeksi (OSI) gibi parametreleri değerlendirdi.
Sonuçlar ve Öneriler
MH, OLH’ye göre on kat daha fazla fenol içeriği ile ilişkilendirildi. Her iki bal ürünü de bir dizi fenolik bileşik içeriyordu. Flavonoidler anti-iltihap ve serbest radikal süpürücü özelliklere sahiptir. Pinocembrin-glukozid hem MH hem de OLH’de bulunurken, diğer flavonoidler sadece MH’de bulunmaktadır.
OLH, in vivo antioksidan aktivitesi yüksek olan bir bal olarak öne çıkar. Ayrıca, OLH, diclofenac gibi olmayan bir steroid olmayan antiinflamatuar ilaç (NSAID) ile karşılaştırıldığında TOS, OSI ve MDA’yı daha fazla azaltmıştır.
MH, tüm seyreltilmelere karşı sınırlı antioksidan aktivite gösterirken, güçlü antibakteriyel aktivitesine sahiptir. MH, NO ve AOPP’yi azaltırken SH seviyelerini arttırır.
Bu doğal gıdaların, diyet yoluyla antioksidan aktivitesi için umut vadeden kaynaklar olarak keşfedilmesi gerekmektedir. Bal, önemli ve geleneksel bir fonksiyonel gıdadır ve bu nedenle bal içinde bulunan bileşenler insan sağlığı üzerindeki potansiyel etkileri için incelenmelidir.