Yeni bir araştırma makalesi 24 Nisan 2025 tarihinde Oncotarget, Cilt 16’da yayınlandı. Makalenin adı “Anogenital Bölgesinin Yüksek Dereceli Skuamöz İntraepitelyal Lözyonlarında PD-L1 ve FOXP3 İfade Edilmesi” olarak belirlendi.
Humberto Carvalho Carneiro, Rodrigo de Andrade Natal, José Vassallo ve Fernando Augusto Soares adlı araştırmacılar, anal, vulvar ve penil bölgelerde insan papillomavirüsü (HPV) tarafından neden olunan erken doku değişikliklerini incelediler. Yüksek dereceli ön kanser lezyonlarının daha güçlü bağışıklık tepkilerine neden olduğunu ve PD-L1 ve FOXP3 gibi iki bağışıklıkla ilgili belirleyicinin daha yüksek seviyelerde olduğunu buldular. Bu bulgular, bazı HPV ile ilişkili lezyonların kansere ilerlerken diğerlerinin kendiliğinden iyileştiğini açıklamaya yardımcı olmaktadır.
Yüksek riskli HPV’nin birçok türde anogenital kansere neden olduğu bilinmektedir. Bu kanserler ortaya çıkmadan önce virüs genellikle yüksek dereceli skuamöz intraepitelyal lezyonlar olarak bilinen anormal doku değişikliklerine yol açar. Bu lezyonlardan birçoğu tedavi olmadan kaybolur, ancak bazıları özellikle zayıflamış bağışıklık sistemine sahip kişilerde kanser olabilir. Bu çalışma, bağışıklık aktivitesinin bu ilerlemeye nasıl rol oynayabileceğini araştırmaktadır.
Araştırmacılar, yüksek dereceli veya düşük dereceli HPV ile ilişkili lezyonlara sahip 157 hasta-95 erkek ve 55 kadın-doku incelediler. T-regülatuar hücrelerin, FOXP3 protein tarafından işaretlendiğini ve bu hücrelerin yüksek dereceli lezyonlarda daha yaygın olduğunu buldular. Bu bağışıklık hücreleri, enfekte veya anormal hücrelerin büyümesine izin veren bağışıklık tepkilerini baskılar. Ekip ayrıca, özellikle inflamatuar bağışıklık hücrelerinde, hücrelerin bağışıklık tespitinden kaçmasına yardımcı olan PD-L1 proteininin daha yüksek ifadesini buldu.
“Hücre içi iltihabi infiltratların yoğunluğu ve FOXP3+ hücrelerin yüksek sayıları, HSIL’li hastalarda LSIL’li hastalara göre anlamlı olarak daha sık görüldü (sırasıyla p = 0.04 ve 0.02). HSIL’ler ayrıca daha yüksek PD-L1 ifadesine sahipti (sırasıyla SP142 ve 22C3 klonları için padj < 0.01 ve < 0.01), Poisson genelleştirilmiş doğrusal model temel alınarak.”
Bu bulgular, HPV’nin enfeksiyonun erken evresinde bağışıklık sistemini atlamaya başlayabileceğini, hatta kanser gelişmeden önce. Yüksek FOXP3 ve PD-L1 seviyelerinin kombinasyonu, enfekte hücreler için koruyucu bir ortam oluşturabilir ve vücudun onları yok etmesini zorlaştırabilir. Bu bağışıklık kaçını, lezyonların kalmasına ve zamanla kanser olmasına izin verebilir.
Çalışma ayrıca, immün sağlığın sonuçları etkileyip etkilemediğini değerlendirmek için HIV’li ve HIV’siz hastaları karşılaştırdı. Zayıflamış bağışıklık sistemine sahip olanların daha geniş lezyonlara sahip olmalarına rağmen, PD-L1 ve FOXP3 ifadesinin sağlıklı bağışıklık sistemine sahip hastalarda da bulunduğu görüldü. Bu kanıtlar, HPV’nin bağışıklık durumundan bağımsız olarak bağışıklık kaçınmasının gerçekleşebileceğini göstermektedir.
PD-L1 ve FOXP3’ün erken HPV ile ilişkili lezyonlarda nasıl işlev gördüğünü anlamak, klinisyenlere hangi lezyonların daha muhtemelen kansere dönüşeceğini tahmin etmelerine yardımcı olabilir. Bu anlayışlar, anogenital bölgede HPV ile ilişkili ön kanser lezyonlarını ve kanseri izlemek, tedavi etmek veya önlemek için yeni stratejilere yol açabilir. Çalışma, erken bağışıklık sistemine değişikliklerin HPV ile ilişkili kanserlerin gelişiminde önemli bir rol oynayabileceğini vurgulamaktadır.